Merve Eren’in Köşe Yazısı: “SENİ SEVİYORUM”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Seni Seviyorum… Yan yana geldiğinde ve insan büyüdükçe anlamı da büyüyen iki kelime.

Küçük bir çocuğa kimi seviyorsun diye sorduğumuzda, sevdiği kişilerin ismini arka arkaya sıralar bize. Tek yumurta ikizi kuzenlerime anaokuluna başladıklarında anlatın bakalım kimler var sınıfınızda, güzel kızlar var mı (bu soruları sorduğumda ben de daha çocuktum bu arada) diye soru sorduğumda “Merve abla bizim okulda sevgilimiz var, ikimizin de sevgilisi. O da bizi seviyor, biz de onu seviyoruz, çok güzel.” demişlerdi. Sevgi ve sevdiğini söylemek hayatın ilk yıllarında bu kadar kolaydır. Hayat ilerledikçe, seviyorum diyemeyiz, sevemeyiz de “hoşlanıyorum” deriz, hoşlanırız.

Yabancı film ve dizilerde dikkatimizi çekmiştir, çiftimiz aylarca yan yanadır, mutludur ve uzun süre sonra “Seni Seviyorum” derler birbirlerine, bu an iki taraf ve izleyici için de şaşırtıcı, heyecan vericidir. Mesela sevmek kelimesine en fazla anlam yükleyen insanların Çin’de yaşadığını söylüyor internette yer alan araştırmalar. Çinliler “ondan hoşlanıyorum, gözleri hoşuma gidiyor, kişiliği hoşuma gidiyor” şeklinde ifade ediyormuş hislerini. Seni Seviyorum’a o kadar çok anlam yüklemişler ki, söylenmemeye özen gösterilen bir söz haline gelmiş. Yine başka bir araştırmada sosyal medya üzerinde Seni Seviyorum’u en fazla kullanan ülkeler arasında Türkiye yer alıyor. Kadına, çocuğa, hayvana şiddetin her türlüsünü neredeyse her gün boy boy gördüğümüz sosyal medya üzerinde toplum olarak Seni Seviyorum’u bu kadar fazla kullanıyor olmamız da oldukça manidar.

Tüm bu araştırmalar, Seni Seviyorum’un kullanılmasına ilişkinken, bu sevginin gösterilmesine ve Seni Seviyorum’un kişiler üzerinde bırakacağı etkiye ilişkin bir araştırmanın yapılmasının pek de mümkün olduğunu düşünmüyorum.

Birinci derece yakınlarımızı çok severiz mesela, sevgimizi olabildiğince gösteririz ama sık sık “Seni Seviyorum” diyemeyiz. O daha birkaç haftadır tanıdığımız ve birkaç ay sonra hayatımızdan çıkması muhtemel kişilere “Seni Seviyorum” deriz de her zaman yanımızdakilere ve doğduğumuzda beri sevdiklerimize diyemeyiz.

Sevginin dile gelmesi bu kadar zor iken, gösterilmesi de kişiler, toplumlar ve cinsiyetler üzerinde farklılık gösteriyor. Lise sıralarında arkadaşlarımızla muhabbet içerisindeyken erkek bir arkadaşımız “Nasıl ya siz babanızı öpüyor musunuz” dedi, “Nasıl, siz babanızı öpmüyor musunuz?” dedik kızlar olarak ve şaşırarak. O gün çevremdeki erkeklerin çoğunun babasıyla karşılaştıklarında tokalaştıklarını ya da ellini öptüklerini öğrenip şaşırmıştım. Hala aklıma gelir dost meclislerinde ve erkeklere sorarım siz babalarınızı yanağından öpmüyor musunuz diye, hala daha birçoğundan babalarını öpmedikleri, sarılmadıkları cevabını alırım.

Biz babamıza sevgimizi hep gösterdik, hep de sevgi gördük. Babamın işyerine gidip herkesin ortasında sırtına atlayıp yanağından öptüğümüzde hem hoşuna gider hem de kendisi baba figürüyle bu şekilde bir ilişki kurmadığı için, “tamam, yavaş insanların içerisinde” diye durdururdu bizi.

Evet, sevgimizi sonsuz defa gösterdik ama çok dile getiremedik, ta ki hayatın sonsuz olmadığını yavaş yavaş hissetmeye başladığımız günlere kadar. Babama kanser tanısı konulmadan önce son birkaç ay içerisinde sağlık sorunları baş göstermeye başlamıştı. Biz bu süreçte çoğu hafta sonumuzu ailece birlikte geçiriyorduk. Bir Pazar günü İstanbul’a gitmem için beni Hızlı Tren İstasyonuna bıraktığında tam ayrılırken sarıldığımızda “Seni Seviyorum” dedi babam. Bu bütün Seni Seviyorum’lardan daha anlamlı bir Seni Seviyorum’du. Bu Demirköy / Bilecik’te doğup büyümüş, besici ve kasap bir ailede büyümüş ve babasından muhtemelen asla bu sözcüğü duymamış bir babanın dilinden dökülmüştü. Bu çok mutlu ya da çok sarhoş bir anda heyecanla dökülmemişti dilden, bu hayatın en gerçek en doğal anlarından birinde dökülmüştü dilden. Bu yüzden aklıma her geldiğinde o güne götürür, o anki hislerimi uyandırır bende.

Sonra babam hastalandı, biz yine hafta sonları elimizden ne kadar çok geldiyse o kadar gidip geldik yanına, birçok vedamızda bizi sevdiğini söyledi babam. Yıllarca birbirimize göstermiştik sevgimizi ve artık kaç yıl daha gösterebileceğimizi bilmiyorduk, biz de bu nedenle dilimize daha çok getirir hale geldik sevgimizi.

Daha sonra babam daha da hastalandı, yoğun bakımda yanına girdiğimizde defalarca söyledik “Seni çok seviyoruz, seni çok seviyoruz…” Bir süre sonra bize cevap veremez oldu, gözleriyle söyledi sevdiğini, gözleriyle…

Dile dökülmesi bu kadar zor olan sözcüklerin artık çok istense de dile dökülemediği günler, günlerimiz… Hiçbir araştırmada, hiçbir istatistikte yer almayacaklar, hiçbir romantik komedi filminde bu anlam bulunamayacak ve hayatındaki insanın gözlerini seven hiçbir Çinli bu “Seni Seviyorum”larımız kadar büyük anlamı olan kelimeyi kendi dilinde bulamayacak.

Merve EREN


Merve Eren’in diğer köşe yazıları:

Merve Eren’in Köşe Yazısı: “SENİ SEVİYORUM”
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Bizi Takip Edin